Kayseri İncesu Açık Cezaevi’nden valiziyle çıkan Ahmet Eliaçık, avukata sarıldıktan sonra gazetecilerle duygularını paylaşıyor.
“İnşallah bu zulüm yeryüzünden kalkacak” diyor.
Zulüm derken…
Eliaçık, düşünce suçlusu değil.
Siyasi eylemlerinden ötürü tutuklanmadı.
Eliaçık’ın suçu, boşandığı eşine aylık 300 TL’lik nafakasını yatırmamaktı. Bu yüzden 24 Ocak 2016’da tutuklanan Eliaçık, hikayesinin basına yansıması üzerine üyesi olduğu AK Parti Kayseri İl Başkanlığı’nın parayı ödemesi sayesinde iki gün sonra tahliye edildi. Cezaevi kapısında “Erkeklerin sesi duyulsun!” dedi, Eliaçık.
İpe sapa gelmez bir dilekçe
Eliaçık, o andan sonra, ‘zulmün’ sorumlusu olarak gördüğü İstanbul Sözleşmesi’ne ve kadın örgütlerine karşı savaş açtı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ni (KCDPD) kapattırmak için intikam yemini etti. Savcılığa, İçişleri Bakanlığı’na ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne e-mail gönderdi.
Tarih, Kasım 2016’ydı.
Şöyle yazdı:
“Aileyi yok sayan, kadını korumak için çaba içinde olduğunu söyleyen birçok dernek, kadın ve çocuklarımızı kullanarak menfaat elde etmekte, Türk aile yapısını parçalamak ve toplumu birbirine düşürmeyi amaçlamaktadır. Bunlardan biri de Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’dur ve tutuklanan milletvekillerini savunmuştur.
Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz hakkında hakaret içeren söylemleri vardır. Kadını korumaktan ziyade terör suçuyla tutuklananları koruyup kollama çabasındadırlar.
OHAL kapsamında derhal kapatılmasını, faaliyetlerinin durdurulmasını, yöneticileri ve uzantılarının terör kapsamında tutuklanmalarını ve yargılanmalarını…
Aile mahkemeleri, hakimler, savcılar, Yargıtay’da üyeleri vardır.
FETÖ denen vatan hainleriyle işbirliği vardır.
Tabandan insanlar olarak bilmekteyiz.
Devletin bekası, gelecek nesillerin beladan muhafazası için gereğini yapılmasını…”
İki şikayet, birkaç tweet
İstanbul Valiliği Dernekler Müdürlüğü, Eliaçık’ı karşılıksız bırakmayarak, “Araştırma yapılmak üzere havale edilmiştir” diye yanıt verdi.
Dahası da var.
Müdürlük 29 Mart 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başavcılığı’na başvurarak, “amacının dışında faaliyet gösterdiği, kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiğine dair kanaat” nedeniyle derneğin feshini istedi.
Başsavcılık anlam veremedi.
Çünkü Eliaçık’ın başvurusu ve isimsiz bir dilekçe ile birkaç tweet dışında kanıt yoktu. Tweetlerde HDP’li kadın milletvekillerinin tutuklanması, OHAL, Cumhuriyet gazetesine saldırı ve Erdoğan’ın “Yaşayacaksak adam gibi yaşayacağız, öleceksek de adam gibi…” sözü eleştirilmişti.
Başsavcılık, “Bu kanaate ulaştıran somut olay ve olguların neler olduğu yazı içeriğinden anlaşılamıyor” dedi. Fesih talebinin somut olay ve olgulara dayalı olarak gönderilmesini istedi.
Üç kez sordu.
Emniyet, GBT’ye baktı
İstanbul Valiliği’nin 9 Haziran 2021’de verdiği yanıta göre, somut olgulara dayanmak için derneğin ve yöneticilerinin terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığı hususunda İstanbul Emniyeti’ne başvurulmuştu. 10 yöneticinin çeşitli suçlardan yargılandığı ve soruşturma geçirdiği anlaşılmıştı.
Daha somut ne olabilirdi, değil mi?
Şöyle denildi:
“Şikayet dilekçeleri ile Emniyet’in cevabı birlikte değerlendirildiğinde, tüzel kişi olan derneklerin organları olarak hareket eden kişilerin fiillerinden sorumlu olduğu, yönetim organlarının asıl amacının dernek faaliyeti olmadığı, amacının kanuna ve ahlaka aykırı hale geldiği kanaati oluşmuştur.”
Böylece 2 Aralık 2021’de İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde kapatma davası açıldı. Davanamede Eliaçık’a atıfta bulunularak, şu suçlama yöneltildi:
“Muhtelif şikayet dilekçelerinde, derneğin kadın haklarını koruma kisvesi altında aile mefhumunu yok sayarak aile yapısını parçaladığı, kadın ve çocuklar üzerinden menfaat elde ettikleri, kaos yaratıp mağduriyetleri arttırmayı amaçladığı, Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak gibi isimlerle birlikte terör faaliyetine katılan kadınları savunduğu…”
Derneğin amacına, kanuna ve ahlaka aykırı faaliyetlerden ötürü kapatılması istendi.
“İstanbul Sözleşmesi’nden ötürü…”
Dün bu davanın asıl kahramanı olan, nafaka ‘zulmünün’ mağduru Eliaçık’la görüştüm.
Dilekçesinin altı yıl sonra sonuç verdiğini benden öğrendi.
Aramızda şu diyalog geçti:
Ne düşünüyorsunuz?
Kapanmasında çok fayda var. Kadın cinayetlerini önleme adı altında bunların yürüttüğü faaliyetlere dikkat ediyorsunuz herhalde.
Nelere tanık oldunuz?
Sosyal medyada yapmadıkları iş yok.
Mesela?
Birçok yerde gündem oluşturuyorlar gruplar halinde.
Sizi rahatsız eden ne oldu?
İstanbul Sözleşmesi’ni getirmeye çalışıyordular. Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan bir sözleşmedir ve erkeği kadından ayırmak zorunda bırakacaklar bunlar. Daha doğrusu geyliği savunacaklar.
O tarihte İstanbul Sözleşmesi yürürlükteydi. Bu dernek getirmiş değil.
Osman Kavala’nın kurduğu dernekler, kardeşim. İsmail bey, siz bu işleri bilen insanlarsınız.
Nafaka davasından ötürü mü bu şikayette bulundunuz?
Boşanma davamda cinsiyetçi yasalarla karşı karşıya kaldığımdan, haklı olan davamda haksız bulunduğumdan, çocuklarımın dahi hakkını savunamaz pozisyona getirildiğimden, insan olarak yeryüzünde zulme uğradığımdan dolayı…
Zulüm’ arşı titretiyor!
Gördünüz.
Eş ve sevgili şiddetine uğrayan ve koruma talep eden binlerce kadının imdat çığlığına kulak vermeyen İçişleri Bakanlığı, nafakasını ödemediği için tutuklanan Ahmet Eliaçık’ın deli saçması dilekçesini işleme koyarak, Türkiye’nin en saygın mücadele örgütlerinden biri olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ni kapatmak için dava açtı.
Şaşırtıcı mı?
Asla.
İstanbul Sözleşmesi’ni, oy ve siyasi destek karşılığında tarikatlara ve cemaatlere diyet olarak veren AK Parti, kadın katillerinin yüzünü güldürmüştü. Bu kez de kadın cinayetlerini değil, ona karşı mücadele edenleri durdurmak istiyor.
Ahmet Eliaçık, bu kavgada partisini destekliyor.
Gel gör ki şu günlerde başı hayli darda…
Nafakasını yine ödeyemiyor.
İkinci eşinden de ayrıldığı için mahkeme masrafı var.
Borcu birikti.
‘Zulüm’ arşı titretiyor!