TTB, ‘Emek bizim, söz bizim’ sloganıyla düzenlediği eylemlerin programını açıklamak için İstanbul Tabip Odası’nın (İTO) Cağaloğlu’ndaki binasında bugün basın toplantısı düzenledi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, basın toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, aylardır süren eylemlerinin devam edeceğini belirtti.
Geçen hafta siyasi partileri ziyaret ederek sağlıkçıların özlük hakları ve sağlık sisteminin iyileştirilmesi için başlatacakları imza kampanyasına destek istediklerini söyleyen Fincancı, “Özellikle 6’lı grup olarak açıklama yapan siyasi partiler, bunu 6’lı grubun içinde de konuşacaklarını ifade ettiler. İttifak çalışması içinde olanlar da yine ittifakta bunu dile getireceklerini belirttiler” diye konuştu.
Hazırlanan ortak basın açıklamasını TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Çiğdem Arslan okudu. 14-15 Mart’taki “Büyük G(ö)rev” sloganıyla yapılan iş bırakma eylemini hatırlatan Arslan, bunun yakın dönemin en yoğun katılımlı eylemlerinden biri olduğunu söyledi.
Arslan, şöyle konuştu:
“Bizlerin emeğine ve geleceğine sahip çıktığı ‘g(ö)rev’in gerek öncesinde ve gerek sonrasında çeşitli vaatlerde bulunan iktidar, ne yazık ki bizi şaşırtmamış, zaten yetersiz olan bu vaatlerinin bile hiçbirini yerine getirmemiştir. Ne özlük haklarımızda bir iyileşme ne sağlıkta şiddette azalma ne de sağlığın herkes için ücretsiz olması… İyileşme bir yana, pandemideki gibi gerçek verilerin yansıtılmadığı enflasyonda her emekçi gibi biz hekimlerin de maaşları iyice erimiştir. Sağlıkta şiddetse tırmandıkça tırmanmıştır. Kamu hastanelerinde, üniversitelerde hekim bulamayan halk, Sağlık Bakanı da dahil belli bir zümrenin elinde bulunan özel hastaneler zincirine fahiş fiyatlar ödeyerek sağlık aramak zorunda bırakılmıştır. Göç eden, tükenen hekimler iktidarın gündemi olamamıştır. ‘Giderlerse gitsinler’ denilince hekimlere sahip çıkmayan Sağlık Bakanı, bizlere yazdığı kendi mektubuna da sahip çıkamamıştır”
Talepler yanıtsız kaldı
Dr. Çiğdem Arslan, yanıtsız kalan taleplerini de şöyle sıraladı:
“- Şiddeti kışkırtan söylemlere son verilmeli, etkili bir sağlıkta şiddet yasası çıkarılmalı, uygulanmalı, çalışma koşulları güvenli hale getirilmelidir.
– Covid-19 meslek hastalığı sayılmalıdır.
– Sağlık sisteminin temelini birinci basamak sağlık hizmetleri oluşturmalı, basamaklı bir sağlık sistemi modeline geçilmelidir. Koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilerek nitelikli sağlık hizmeti verilebilecek düzeye getirilmelidir.
– İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri, bilime ve toplum sağlığına uygun, kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinde sunulmalıdır. 5 dakikada sağlık olmaz; bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.
‘İnsanca yaşanabilir ödeme sağlanmalıdır’
– Katkı payları adı altında kalem kalem ücretlendirmelerle sağlığın paralı hale getirilme sürecine derhal son verilmeli; sağlık herkes için parasız olmalıdır.
– Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gelirleri insanca yaşanabilir, emekliliğe yansıyacak tek ödeme olarak sağlanmalıdır.
– Sağlık hizmeti kaynaklı tazminatlar, hekim ve sağlık çalışanlarına yansıtılmadan kamusal olarak karşılanmalıdır.
– Aile Hekimliği Ceza Yönetmeliği, mobbing, KHK, arşiv taraması ve güvenlik soruşturması baskılarına son verilmelidir.
– Tıp eğitimi ve tıpta uzmanlık eğitimi, alanın uzmanları ve meslek örgütünün önerileri ile nitelikli, uluslararası standartlara uygun hale getirilmelidir”
‘Yarın saygı duruşları gerçekleştireceğiz’
Arslan, konuşmasında, “Hekimleri yoksulluk sınırının altına mahkûm edenler, emeklileri açlık sınırının altında ücretlerle yaşamak zorunda bırakanlar, gencecik meslektaşlarımızı kölelik koşullarında çalışmaya zorlayanlar, bizleri dillerindeki şiddetle anıp her gün şiddetle karşı karşıya bırakanlar sağlık için üzerlerine düşen bu diyorlarsa bizlerin üzerine düşen de hekimlere, topluma verdiğimiz sözü tutup emeğimize, geleceğimize, sağlığımıza sahip çıkmaktır” vurgusu da yaparak “Emek bizim, söz bizim” eylem sürecinin programını şöyle açıkladı:
“- 15 Nisan Cuma günü, giderek artan sağlıkta şiddete karşı sözümüzü kurmak, Dr. Ersin Arslan şahsında kaybettiklerimizi anmak için hastanelerde, aile sağlığı merkezlerinde (ASM), toplum sağlığı merkezlerinde (TSM), tüm iş yerlerimizde/sağlık kurumlarında anma etkinlikleri, saygı duruşları gerçekleştirileceğiz.
– Hastaneler, ASM’ler, TSM’ler, tüm sağlık kurumlarında hekimleri, sağlık çalışanlarını, sivil toplum örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, esnaf odalarını, muhtarları, sendikaları, toplumun tüm kesimlerini ziyaret ederek mümkün olan en yaygın hali ile toplumla buluşturacağımız 10 acil talebimizi içeren imza kampanyasını başlatacağız. İmza kampanyası, Dr. Ersin Arslan’ı kaybettiğimiz gün olan 17 Nisan 2022’de başlayacak ve Dr. Kamil Furtun’u kaybettiğimiz gün olan 29 Mayıs 2022’de sona erecektir.
’29 Mayıs’ta Ankara’da miting yapacağız’
– 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında ‘Bu düzen böyle gitmez! Birlikte değiştireceğiz’ diyerek tüm emek meslek örgütleriyle en güçlü şekilde, omuz omuza, hep birlikte meydanlarda olacağız.
– Mayıs ayı boyunca hekimlerle buluşmalarımıza, bölge toplantılarımıza devam edecek; emeğimiz ve geleceğimiz için neler yapabileceğimizi birlikte tartışacağız.
– 29 Mayıs’ta Ankara’da yapacağımız miting için tüm sağlık emek-meslek örgütleriyle süreç yürütecek ve bunu ilan edeceğiz. Türkiye’nin dört bir yanından gelerek beyaza bürüdüğümüz mitingde taleplerimizi en güçlü şekilde dile getireceğiz”
‘Sağlık herkes için parasız olmalıdır’
Başlatılacak imza kampanyasında yer alan 10 acil talep ise şunlar:
“- Toplum sağlığı, koruyucu sağlık hizmetlerinin üzerine inşa edilmelidir. Birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilmeli; öncelikli politikalar hastalık ve tedaviye yönelik değil sağlığımızı korumaya yönelik olmalıdır. Sağlık sisteminin temelini birinci basamak sağlık hizmetleri oluşturmalı, basamaklı bir sağlık sistemi modeline geçilmelidir.
– Sağlık herkes için parasız olmalıdır. Katkı payları adı altında kalem kalem ücretlendirmelerle sağlığın paralı hale getirilme sürecine derhal son verilmelidir.
– Yeni sağlık sisteminde yandaş müteahhitlere kamu olanaklarının peşkeş çekildiği, geleceğimizi ipotek altına alan şehir-şirket hastaneleri politikasından tamamen vazgeçilmelidir. İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetleri, bilime ve toplum sağlığına uygun, kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinde sunulmalıdır.
– Nüfus başına hekim ve sağlık çalışanı sayısı, koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilerek nitelikli sağlık hizmeti verilebilecek düzeye getirilmelidir.
‘Güvenlik soruşturması baskılarına son verilmelidir’
– Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gelirleri insanca yaşanabilir, emekliliğe yansıyacak tek ödeme olarak sağlanmalıdır. Hekimler için 7200 ek gösterge verilmelidir.
– Şiddeti kışkırtan söylemlere son verilmeli, etkili bir sağlıkta şiddet yasası çıkarılmalı, uygulanmalı, çalışma koşullan güvenli hale getirilmelidir.
– Sağlık hizmeti kaynaklı zararlarda hastalanın kayıpları kamu tarafından vakit kaybedilmeksizin ödenmelidir. Ödenecek tazminatlar hekim ve sağlık çalışanlarına yansıtılmadan kamusal olarak karşılanmalıdır.
– Aile Hekimliği Ceza Yönetmeliği, mobbing, KHK, arşiv taraması ve güvenlik soruşturması baskılarına son verilmelidir.
– Tıp eğitimi ve tıpta uzmanlık eğitimi, alanın uzmanları ve meslek örgütünün önerileri ile nitelikli, uluslararası standartlara uygun hale getirilmelidir.
– Hekimlerin örgütlenmesi ve haklarını savunması için tüm olanaklar sağlanmalı; başta hekimlerin meslek örgütü Türk Tabipleri Birliği olmak üzere hak mücadelesi veren emek ve meslek örgütleri hedef gösterilmekten vazgeçilmelidir. Topluma ait sağlık verileri toplumla ve sağlık emek-meslek örgütleriyle paylaşılmalıdır”
‘İktidara sesimizi duyurana kadar yılmayacağız’
İTO Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip de “Ne yazık ki iktidar sesimizi duymuyor ama biz biliyoruz ki bu bir maraton. Mücadele devam edecek. Sesimizi duyurana kadar mücadeleye devam edeceğiz. İktidara sesimizi duyurana kadar yılmayacağız. Buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz” dedi.