Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde kurulan Pandemi Çalışma Grubunca hazırlanan Covid-19 Pandemisi 2’nci Yılı Değerlendirme Raporu, çevrimiçi düzenlenen bir basın toplantısı ile açıklandı.
Türkiye’deki toplam vaka sayısının 15 milyona, can kayıplarının ise 100 bine yaklaştığı ifade edilen raporda, TTB’nin Türkiye’de pandemi dönemindeki fazladan ölüm sayısını ise 275 binden fazla hesapladığı kaydedildi.
TÜİK ölüm istatistiklerini açıklamıyor
Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan resmi verilerin büyük şüpheler içerdiği kaydedilen raporda, 2020 yılının yaz aylarında vaka ve ölüm sayılarının gerçeği yansıtmadığının defalarca kanıtlandığına dikkat çekildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2021 yılının Haziran ayında açıklaması gereken “2020 Ölüm ve Ölüm Nedenleri İstatistikleri”ni dokuz aydır açıklamamasının “utanç verici” olarak değerlendirildiği raporda, tarihteki birçok pandemide olduğu gibi Covid-19 pandemisinde de yoksulların daha çok hastalandığı ve öldüğü kaydedildi.
Sekiz ana başlıktan oluşan raporu özetleyen TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Covid-19’un bir işçi sınıfı hastalığı olduğunu defalarca vurguladıklarını belirtti. Salgının duyurulmasından birkaç hafta sonra 7 acil önlemi emek örgütleriyle birlikte açıkladıklarını ifade eden Fincancı, bu önlemlerin hiçbirinin uygulanmadığına dikkat çekti.
Sağlık çalışanlarının 4’te 1’i Covid-19’a yakalandı
Türkiye’de ilk vakanın rapor edildiği 11 Mart 2020 tarihinde sağlık kurumlarında herhangi bir hazırlık yapılmadığı ifade edilen raporda, kronik hastalıkları olan ve korunması gereken sağlık çalışanlarının korunmaları için özel tedbirlerin de alınmadığı kaydedildi.
Türkiye’de salgınla karşılaşıldığında sağlık çalışanlarının koruyucu malzemelere ulaşımı, beslenme, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarında bile sorunlar yaşandığı kaydedilen raporda, sağlık sisteminin pandemiye hazırlıksız yakalanması ve gerekli düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle sağlık çalışanlarının en az dörtte birinin Covid-19 hastalığına yakalandığına dikkat çekildi. Bu sürecin 500’den fazla aktif sağlık çalışanı ve 200’den fazla hekimin ölümüne yol açtığı belirtilen raporda, sağlık çalışanlarının korunmaları için düzenlemeler yapılarak yüzlerce ölümün engellenmesinin mümkün olduğu, ancak bunun yapılmadığı ifade edildi.
Sağlık çalışanlarının başta pandeminin kahramanları olduğunu ifade eden Fincancı, “Evet, kahramanlardık, ama Covid-19 meslek hastalığı kabul edilmedi, yıpranma payları da artırılmış değil. Burada tabi bizi alkışlattılar, ama izin hakkımız olmadığını iddia ettiler, istifa hakkımızı elmizden aldılar, emeklilik haklarımızın önüne engeller çıkardılar. Bununla yetinmeyip eleştirenleri de terörist kıldılar” diye konuştu.
Aşılama sayıları 20 binin altına düştü
Raporda, filyasyon uygulamaları ve aşılama kampanyalarının da sağlık sisteminin yetersizliği, birinci basamak sağlık örgütlenmesinin zayıflığı nedeniyle nitelikli ve yeterli bir şekilde uygulanamadığına dikkat çekildi. Pandemi yönetiminin bilimsel değil, kâr odaklı olmasının felaketi büyüttüğü belirtilen raporda, atılan yanlış adımların diğer sağlık hizmetlerini de aksattığı kaydedildi.
Filyasyon hizmetinin nitelikli yapılamadığı ve hastalığa etkisi olmadığı kanıtlanmış milyonlarca ilacın topluma dağıtıldığına da dikkat çekildi.
Raporda aşılama kampanyalarının istenen istenen düzeyde yapılmadığı ve yaşanan sorunların kamu otoritesi tarafından çözülmeye çalışılmadığı da belirtildi. Günlük aşılamanın 20 bin civarına indiğini belirten Fincancı, hedeflenen aşılama oranlarına halen ulaşılamadığına ve hatırlatma dozlarının önemli ölçüde yapılmadığına dikkat çekti.
“Endemi pandeminin bitme hali değil”
Toplantıda konuşan ve raporu hazırlayan ekibin içinde yer alan Prof. Dr. Mehmet Zencir, Türkiye’de pandeminin boyutunun halen bilinmediğini belirtti. Pandeminin halen devam ettiği bir dönemde Türkiye’nin pandemiyi rafa kaldırdığını ifade eden Zencir şöyle konuştu:
“Endemi diye bir kavramla toplum rahatlatılmaya çalışılıyor. Endemi, herhangi bir sağlık sorunun tehlikeli boyutta olduğu anlamına geliyor. Endemi dediğimiz pandeminin bitme hali değil. Pandemiler çağından kurtulmak istiyorsak ve pandemiler çıktığında erkenden en az zaiyatla kurtulmak istiyorsak hem toplumsal gerçeklikle bunu değiştirmeye yönelik bir mücadelinin içerisinde olmak, hem de sağlık sisteminde koruyucu sağlık sistemini önceleyen, sağlıkta para kazanmayı bloke eden döneme yeniden evrilmek zorundayız.”
“Enfeksiyon yaygınlaşıyor”
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Oğuz Kılınç ise enfeksiyonun yaygınlaştığı uyarısı yaptı.
Türkiye’de şu anda pandemi bitiyormuş gibi bir hava yaratıldığını belirten Kılınç, kör, topal işleyen bir aşı süreci olduğunu söyledi. Gerçek vaka sayısının açıklananın üç katı kadar olduğunu savunan Kılınç, “Virüs zayıfladı, eski gücünde değil” söylemlerinin insanları ölüme bir kez daha mahkum ettiğini ifade etti.
Uçak veya toplu taşıma alanlarında maske kullanılmadığını ve bunu engelleyecek bir tedbir kalmadığını belirten Kılınç, “Enfeksiyon yaygınlaşıyor. Orta ve yüksek riskli senaryo gerçekleşmesine yönelik bir takım tedbirlerin şimdiden planlanması gerekiyor. Yatan hasta azaldı, yoğun bakım yükü azaldı, ama her an İstanbul depremi gibi ne zaman olacağı belli olmayan bir zamanda, tekrar farklı şeyler konuşuyor duruma gelebiliriz” dedi.
Covid aşısından sonra HIV aşısı da geliştirilebilir mi?
To view this video please enable JavaScript, and consider upgrading to a web browser that supports HTML5 video
“Yeni ve ciddi bir dalga çok daha büyük sarsıntıya yol açabilir”
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Esin Şenol ise Türkiye’deki servis ve yoğun bakımlarda ciddi bir azalma görüldüğünü ve bunun sevindirici olduğunu söyledi. Virüsün varlığını sürdürecek şekilde çoğalmaya çalıştığına dikkat çeken Şenol, ancak aşılamada büyük bir hız kesmenin görüldüğünü söyledi.
Aşıların koruyuculuğuna ilişkin verilerin doğru kullanılamadığını ifade eden Şenol, “Nisan ayı ortası itibariyle servis ve yoğun bakımdaki hasta yükünün azalmış olduğunu, ama hızlı testler yaparak ayakta gezen çokça vaka olduğunu biliyoruz. Önümüzü sislendiren, bunun nereye evrileceğini bilmememiz. Eğer yeni ve ciddi bir dalga ile karşılaşırsak gerçekten çok daha büyük bir sarsıntıya yol açabilir ve bununla ilişkili hiçbir hazırlık olmaması tabii ki son derece endişe verici” dedi.
“Koruyucu sağlık hizmetleri aksadı”
Filyasyon sürecinde milyonlarca kişiye favipiravir ilacı verildiğini belirten Dr. Nasır Nenasır ise daha sonra bunun klinik bir yararı olmadığının ortaya çıktığına dikkat çekti. Tüm filyasyonun ana noktasının bu ilaç olduğunu ifade eden Nenasır, koruyucu sağlık hizmetlerinde çalışan binlerce sağlık çalışanının da bu alana kanalize edildiğini kaydetti.
Bu nedenle koruyucu sağlık hizmetlerinin aksadığını vurgulayan Nenasır, “Her yıl 20 bin üzerinde erken kanser vakası yapıyorduk. Kanser tarama vakaları yüzde 10’ların altında kaldı. Geç evrede bunlar yakalanıyor. Şu an sahadan gelen veriler de bunu bize gösteriyor. Siz aynı zamanda bilimi devre dışı bırakınca buradaki diğer koruyucu sağlık hizmetlerini de aksatmış oldunuz” görüşünü dile getirdi.
Toplantıda konuşan Dr. Onur Naci Karahancı ise Türkiye’nin kötü yönetimi nedeniyle hem fazladan ölümlerle yüzleşildiğini hem de sağlık sisteminin artık tıkandığını belirtti. Pandemi ile birlikte toplumda tüberküloz hastalarının artmaya başladığını belirten Prof. Dr. Oğuz Kılınç ise bunun tanı gecikmesi veya uygun tedaviye zamanında ulaşamamaktan kaynaklı olduğunu ifade etti.