Valentyn Vasyanovych’in yönettiği “Yansıma”, 41. İstanbul Film Festivali’nde izleyicilerle buluştu. Film, Doğu Ukrayna’daki çatışma bölgesinde Rus askeri güçleri tarafından esir alınan ve esir alındığı andan itibaren birçok şiddet sahnesine maruz kalan Ukraynalı genel cerrah Serhiy’i odağına alıyor.
Vasyanovych, 2019 yapımı filmi “Atlantis”te de ‘hayali’ bir savaşı konu alıyor ve gelecekte gerçekleşen Ukrayna ve Rusya arasındaki bir savaşın sona ermesinin ardından yaşananları anlatıyordu. “Yansıma” da bu ‘hayali’ savaşın başlangıcına bakarak, “Atlantis”in diğer yarısını tamamlıyor.
Kasım 2014… “Yansıma”, genel cerrah Serhiy’in kızı Polina’nın doğum günü için paintball oynanan bir mekana Polina’yı izlemeye gelmesiyle başlıyor. Ateş açılıyor, çocuklar ‘savaşırken’ paintball izleme penceresi rengarenk boyalarla doluyor. Bu sırada Serhiy de eski eşi Olha’yla yaşayan Andriy ile ‘gerçek’ savaşı konuşuyor. Andriy, savaşa katılan bir asker. Serhiy ise cepheden ‘kilometrelerce uzaklıkta’ki bir hastanede yaralıları tedavi eden bir cerrah.
Sahne değişiyor. Geniş açılı çekimle, bir pencereden, mayınlı bölgede yaralanan bir askerin ameliyatını görüyoruz. Doktorlar uğraşıyor ancak hasta kurtulamıyor. Doktorların ve hemşirelerin de çaresizliğine ve alışmışlığına pencere arkasından bakmaya devam ediyoruz…
Sahne aniden gece yarısında yolda ilerleyen bir arabaya geçiş yapıyor. Yine geniş pencereden izliyoruz. Yaralı Ukraynalı askerlere yardıma giden Serhiy, yolda Ruslar tarafından yakalanıyor. İşkence gören ve hapsedilen Serhiy, diğer Ukraynalı askerlere yapılan işkenceyi izlemeye, sonra da onların ölüp ölmediğini kontrol etmeye zorlanıyor. Hayat kurtaran eller, bir süre sonra can almaya başlıyor. Tabii ölen askerler de ‘ortalıkta’ bırakılmıyor. Ölüler, arkasında ironik bir şekilde “Rusya Federasyonu’ndan İnsani Yardım” kelimeleri yazan ve krematoryum olarak yeniden tasarlanan bir tırda yakılarak ‘ortadan kaldırılıyor.’
Film, Serhiy, ‘takas’ edilerek ülkesine döndüğünde kızıyla olan ilişkisine odaklanmaya başlıyor. Serhiy, kızı Polina’yla vakit geçirirken dairesinin penceresine bir güvercin çarparak ölüyor. Serhiy, Polina’ya kuşun pencerede gördüğü gökyüzünün yansımasını gerçek sandığını ve bu nedenle öldüğünü açıklıyor. Güvercinin camda bıraktığı o iz, silinse dahi bir şekilde kalmaya devam ediyor.
Filmin ilk sahnesinden itibaren koyduğu mesafeye bağlı kalan yönetmen, çoğunlukla geniş çekimler yaparak, hem dehşet verici hem de gündelik manzaraları panoramik bir şekilde izleyiciye sunuyor. Vasyonovych, tasvir ettiği şiddet sahnelerini -yakından çekmese de- dürüst bir şekilde izleyiciye aktarırken sahnede izleyicinin dikkatini dağıtacak, olayı yumuşatacak herhangi bir müzik koymuyor.
Tesadüfi bir şekilde günümüzde yaşanan savaşla ‘çakışan’ “Yansıma”, sade anlatımıyla savaşın vahşetini, salondan kimi izleyicileri terk ettirecek kadar sert bir biçimde ifade ediyor. Oldukça kasvetli ve yorucu bir yapıya sahip olan film, savaşın ana haberlerde takip edebileceğimiz kadar yakın olduğu bu günlerde izleyene hissettirdikleriyle çok da yabancı gelmeyecek.
Belki yaşadıklarımız, savaş ve acılar da aynı o kuşun, yansımasını gördüğü ve uçtuğunu sandığı o parlak gökyüzü gibi bir yanılsamadır. Camdan silindiği halde lekesini bırakan bir yanılsama…