Macaristan Başbakanı Orban’ın seçim öncesinde yaptığı gibi Türkiye’de de hükümetin bazı temel ürünlerin fiyatlarını dondurmaya hazırlandığı haberleri geliyor.
Bu haberlere göre hükümet, un, yağ, şeker, sıvı yağ gibi temel ihtiyaç ürünlerinde belli bir tavan fiyat belirleyecek. Bu fiyat ürünün olması gereken gerçek fiyatından düşük olacak. Marketler, bakkallar ürünleri vatandaşa sabitlenmiş fiyattan satacak. Gerçek fiyatla sabitlenmiş fiyat arasındaki farkı devlet market sahibine, bakkallara ödeyecek.
Gemi azıya almış enflasyon için iktidarın bulduğu formül bu.
Bugüne kadar “fahiş fiyatla mücadele edeceğiz” diyerek market zincirlerine müfettiş gönderip, cezalar kesen, “stok yapılıyorlar” diye patatese, soğana baskınlar düzenleyen hükümet, şimdi market ve bakkalların masum olduğuna karar vermiş. Fiyatları sabitleyip aradaki farkı ödemede karar kılmış.
İktidarın hatalı ekonomik kararları nedeniyle fiyatı yüzde 100’ün üzerinde artmamış ürün neredeyse kalmadı. Fiyatların hangi birini sabitleyecekler?
Ekmeği, unu, makarnayı mı? Eti, kıymayı, sütü mü? Domatesi, patatesi, marulu, salatalığı mı? Elektriği mi, doğal gazı mı? Benzini mi, mazotu mu, LPG’yi mi? Şehir içi otobüs, dolmuş metro, metrobüs fiyatlarını mı? Şehirlerarası otobüs fiyatlarını mı? Otomobil fiyatlarını mı? Ev fiyatlarını mı? Kiraları mı?
Hangi mal ve hizmetlerin fiyatı sabitlenecek ve satıcılara aradaki fark ödenecek?
Üretim maliyetlerini düşürmeden fiyat sabitleme talimatıyla enflasyon önlenebilir mi? Önlenemez. Fiyat artışları devam eder. Satıcıya Hazine’den ödenecek fark büyür. Fiyatlar serbest bırakılınca yine fırlar ve halk yüksek enflasyon altında ezilmeye devam eder.
Bu yöntem gerçeği kabul etmek yerine onu yok sayarak seçime yönelik göz boyama önlemleridir. Seçime doğru, “fiyatları dondurduk, enflasyonu durdurduk” diyebilmek için Hazine’ye daha fazla yük bindirmek, açıktan para basmak ve böylece gerçek enflasyonu körüklemek dışında bir işe yanamaz.
Bu önlemlerin foyası bir süre sonra otaya çıkar.
Eğer, “atı alan Üsküdar’ı geçene kadar vatandaşı oyalar, oyunu alırız” düşüncesiyle yapılacaksa vatandaşın buna kanması o kadar da kolay değil.
Macaristan örneği veriliyor. “Orban yaptı, biz de yapar seçimi kazanırız” diye düşünenler varsa, iki ülke arasında çok büyük farklar var. Orban seçime doğru bu kararı aldığında Macaristan’da enflasyon oranı yüzde 7,4’tü. Türkiye’de enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 61 ve Bakan Nureddin Nebati’ye göre Aralık ayına kadar yükselmeye devam edecek. Ayrıca Orban, ücretliler için 2 milyar dolar vergi indirimi uygulamış, emekli maaşları ve asgari ücreti de önemli ölçüde yükseltmiş, ücret artışı ve vergi indirimiyle satın alma gücünü enflasyona karşı korumuştu.
Türkiye ise ücretleri ve faizi enflasyonun üzerinde artırmak yerine fiyatları dondurup arkadaki farkı satıcılara Hazine’den ödeyip geçici bir süre algı oluşturmayı hesaplıyor.
Türkiye’de enflasyonu fırlatan, hükümetin faiz ve ücretleri enflasyonun çok altında belirmemiş olmasıdır. Faizi düşük tutarak Türk Lirası’nı değersizleştiren iktidar, bu yolla doları fırlattığı için üretim maliyetinin yükselmesine neden oldu. Bu yükseliş fiyatlara yansıdığı için de enflasyon dört nala koşmaya başladı.
Vatandaşı korumanın yolu faizleri enflasyonun üzerine çıkarıp dolara yönelmeyi durdurmak, böylece döviz fiyatlarını düşürerek üretimde kullanılan ithalat maliyetini aşağı çekmektir. Maliyetlerin düşürülmesi fiyatları da aşağı çekecektir. Diğer yandan tarımın ve sanayinin desteklenmesi maliyetlerin düşürülmesine katkı verilebilir.
Fiyatları dondurmak gibi serbest piyasa ekonomisinde sürdürülemeyecek “komuta ekonomisi” kararları yerine, üretim maliyetlerini düşürecek önlemler almak, sosyal devlet ilkesinin gereği olarak gelir uçurumunu ortadan kaldıracak ücret ve vergi politikasıyla vatandaşın insanca yaşayacağı koşulları sağlamak gerekir.
Tabii bunu yapmak için de öncelikle sadece Hazine’den garantili altyapı müteahhitleri ile her türlü inşaat müteahhidini zengin etmek yerine gerçekten vatandaşını düşünen bir siyasal tercihe sahip olmak gereklidir.
Böyle bir siyasal tercih de bu iktidarda bulunmadığına göre göz boyayacak önlemlere güvenmek yanıltıcı olacaktır.