Tarım ve Orman Bakanlığı, DKMP Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan ‘Tür Koruma Eylem Planları’ ile nesli tehlike altında olan türlerin korunmasına yönelik çalışmalar yapılıyor.
DKMP 4’üncü Bölge Müdürlüğü Muğla İl Şube Müdürlüğü ve Sualtı Araştırmaları Derneği iş birliğinde yürütülen ‘Muğla Akdeniz Foku Tür Koruma Eylem Planı’ saha çalışmaları kapsamında, Dünya Doğayı Koruma Birliği tarafından yayımlanan kırmızı listede soyu kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz foklarının yaşadığı alanlara kızılötesi ışık kaynaklı kameralar yerleştirildi.
Fokların yaşam alanının korunması hedefleniyor
Doğum yapan Akdeniz foku görüntülendi
Muğla’da sürdürülen bu saha çalışmaları kapsamında bir Akdeniz fokunun doğum yapması kızılötesi ışık kaynaklı kamera ile ilk kez görüntülenerek kayıt altına alındı. Daha sonra yine kamera ile takibi yapılıp fotoğrafları çekilen fok ile yavrusunun sağlık durumunun iyi olduğu belirlendi. Akdeniz fokunun doğumunun kamera ile tespit edilmesi, popülasyon koruma çalışmalarının sonuç verdiğini ortaya koydu. Türün neslinin devamı bakımından bir Akdeniz foku yavrulamasının saha çalışmasında belirlenmiş olması, çalışmayı yürütenleri de sevindirdi. DKMP 4’üncü Bölge Müdürlüğü, Muğla Şube Müdürlüğü, Sualtı Araştırmaları Derneği ve paydaş gruplarla tür ve habitat araştırma çalışmaları, türe yönelik tehditlerin belirlenmesi, eğitim bilinçlendirme çalışmaları ile hasta, yaralı foklara acil müdahale ve veteriner hekimlik desteği gibi çalışmalar sürdürülüyor.
Türkiye’de 100 kadar Akdeniz foku var
Soyu kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz foku, dünyada sadece Türkiye, Yunanistan, Fas, Mortanya ve Madera Adaları’nda yaşıyor. Dünya üzerindeki sayıları 700 olarak bilinen Akdeniz fokunun korunmasında Türkiye bu yüzden önemli bir ülke konumunda. Türkiye’de yapılan çeşitli bilimsel çalışmalarda bireysel tanımlama yolu ile 31-44 arasında Akdeniz foku tanımlanırken, kıyılarda 100 civarında fok yaşadığı tahmin ediliyor.
2005 yılına kadar poülasyonları arttı
1994 yılından bu yana Akdeniz foklarına ilişkin çalışmalar yürüten Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü, Deniz Biyolojisi ve Balıkçılık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cemal Gücü, 1994 yılında 10 fokun öldürüldüğünü hatırlatarak, “10 sayısı çok ciddi bir rakam. İlk araştırmalar bu bölgenin foklar için önemli olduğunu ortaya koydu. Tarım ve Orman Bakanlığı geniş bir alanı koruma altına aldı, böylece fokların besin kaynağı koruma altına alınmış oldu. Aynı yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı fokların yaşamı için önemli olan barınma, üreme alanlarını, mağaraları kapsayacak şekilde 75 kilometrelik alanı 1’inci derece doğal sit alanı ilan etti. Popülasyon, koruma önlemlerine cevap verdi, 2005 yılına kadar popülasyon hızlı şekilde arttı” dedi.
“Mağaralar kaybolursa, yaşama şansları kalmayacak”
Prof. Dr. Gücü, 2005 yılından sonra popülasyon ile ilgili olumsuzluklar yaşanmaya başlandığını kaydederek, şöyle konuştu:
“Bu alanları göz bebeğimiz gibi korumamız gerekiyor; ama maalesef böyle olmadı. 2005 yılından sonra bazı olumsuz gelişmeler fokları ciddi anlamda tehdit ediyor. Çimento fabrikasına hizmet eden bir deniz terminali yapılması sonucu çok önemli bir mağarayı kaybettik, o mağarada üreme durdu. Mağaralar foklar için çok önemli, yavrularını dünyaya getiriyorlar. Her mağarada yavru yapamıyorlar, mağaraların özel şartlarda olması gerekiyor. Üstünün kapalı, insan gözünden uzak ve içinde hava alması gerekiyor. Bu özelliklerde mağaralar çok az. Mersin kıyılarında 8 tane bu özelliğe sahip mağara var. Bunları kaybedince fokların üremesi mümkün olmuyor. Çok yakında Kızkalesi tarafında 8 bireyin aynı anda kullandığı mağaranın üzerinde otel yapılacağı bilgisini aldık. Eğer bu mağaralar kaybolursa fokların yaşama şansı kalmayacak.”
“Fok mağalarına girilmemeli”
Prof. Dr. Gücü, mağaraların yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını vurgulayarak, “Bu mağaralar kaybolduğunda doğum güdüsü ile gelen anneler alelade bir yerde doğum yapacak. Kış başında ürüyorlar; uygun mağaraya yavru yapmayan anne, ilk büyük fırtınada yavrusunu kaybediyor. Eğer bu şartlarda devam ederse 15-20 yıl içinde fok göremeyeceğimizi düşünüyoruz. Şu anda habitat kaybı inanılmaz boyutlara ulaştı. Bunar ekolojik olarak simge türler. Fok mağaralarına girilmemesi önemli. Maalesef dalış turları düzenleniyor; özellikle de fok mağaralarına ‘burada fok var’ diye dalış düzenleniyor. İnsanlardan bu tip faaliyetlere katılmamalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı.