Tüm dünya 40 günden fazla bir süredir gözlerini Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krize çevirdi.
Bir türlü uzlaşmaya varamayan taraflar arasında müzakereler devam ederken, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar da artıyor.
Devletlerin büyük bir kesiminin desteğini alan Ukrayna karşısında Rusya, yaptırımlarla baş etmek durumunda kalan bir ülke haline geldi.
Finansı silah haline getirdiler
İngiliz Financial Times gazetesi de, Rusya’ya uygulanan bu yaptırımlara ilişkin farklı bir yorum getirdi. İngiliz basını, Rusya’ya uygulananların birer yaptırımdan ziyade ‘finansın silah haline getirilmesi’ uygulaması olduğunu yazdı.
Rusya’ya yönelik yeni tip ekonomik savaş olarak değerlendirilen bu durumda, dolar ve diğer batı para birimlerinin düşmanlarına karşı silah haline getirildiği ifade edildi.
Askeri seçenekler olmayınca finansal yaptırıma başvuruldu
Söz konusu makalede ABD’de seçmenlerin son 20 yıldaki askeri müdahalelerden sıkıldığına dikkat çekilerek “Askeri veya diplomatik seçeneklerin masada olmadığı durumda yaptırımlar (artan seviyede finansal yaptırımlar) ulusal güvenlik politikalarında ana tercih haline geldi” denildi.
Yazının devamı…
Yazı şu şekilde devam etti:
“ABD’nin son 20 yılda finansal yaptırımları oluşturmasına önemli role sahip Beyaz Saray eski yetkililerinden Juan Zarate Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla ilgili “Bu tam kapasite bir korku ve şok uygulaması. Rus ticari ve finansal sisteminin fişini çekmek için bundan fazlasını hayal edemezsiniz” dedi.
Finansın silah haline getirilmesi uluslararası politika ve ekonomi için önemli anlamlar barındırıyor. Soğuk Savaş sonrası oluşan pek çok varsayım artık tersine dönmüş durumda. Bir zamanlar küreselleşme eski düşmanların birbirine ihtiyacını artıracak bir ağ olduğu için çatışmaları önleyen bir bariyer olarak sunuluyordu. Artık bir savaş alanı haline geldi.
Finansal yaptırımlar gücünü ABD Doları’nın yaygınlığından alıyor. Dolar ticarette ve uluslararası ödemelerde dünyanın en çok kullanılan para birimi ve ABD finansal piyasaları dünyanın en büyük derinliğine sahip.
“İlk kez bir savaşın parçası oldu”
Bunun sonucu olarak dolara erişimi olmadan finansal kurumların, merkez bankalarının ve hatta şirketlerin faaliyet göstermesi çok zor bir hale geliyor. ABD daha önce de Kuzey Kore, İran ve Venezuela Merkez Bankalarına yaptırım uygulamıştı. Ancak bunlar büyük oranda uluslararası finansal sistemden izoleydi. Rusya Merkez Bankası’na yönelik yaptırımlarla bu silah ilk kez bir ana ekonomiye yönelik olarak kullanıldı, ayrıca ilk kez de bir savaşın parçası oldu.
Riskleri beraberinde getiriyor
“Elbette böyle bir yaklaşım beraberinde büyük riskleri getiriyor. Merkez bankalarına yönelik yaptırımlar doların finansal piyasalardaki hakimiyetine karşı bir tepki yaratabilir. Savaşın ilk 5 haftası sonunda Rus Rublesi kayıplarını telafi etti ve Rus hükümeti yaptırımları aşacak yollar bulacağını açıkladı.
ABD Başkanı Joe Biden da mart sonunda Polonya’da yaptığı konuşmada “Bu ekonomik yaptırımlar yeni tip bir devlet politikası anlayışını ortaya koyuyor. Yaptırımlar askeri güçle yarışı bir etkiye yol açabilir.” dedi.
11 Eylül 2001 sonrasında ABD Afganistan’ı işgal edip, Saddam Hüseyin’i devirmek için Irak’a girerken aynı anda ‘küresel finans polisi’ olmasını sağlayacak güçler geliştirdi.
11 Eylül saldırılarından sonra birkaç hafta içerisinde Bush yönetimi Hazine’ye kara para aklamaya karışmış tüm finansal kurumları ABD finansal sisteminin dışında bırakma yetkisi verdi. Bush o dönem yaptığı açıklamada teröristlerin mali kaynaklarını kurutmayı hedeflediklerini belirtti.
Swift hamlesi
Söz konusu yetkiyi veren yasanın ilk hedefi ise ilginç bir şekilde Ukrayna olmuştu. ABD Hazinesi 2002’de Rus organize suç örgütleri tarafından kullanılan Ukrayna bankalarına uyarıda bulundu. Bunun sonucu olarak dönemin Ukrayna hükümeti kara parayla mücadele için karşı yeni yasalar hazırladı. Bunun yanında ABD Hazinesi uluslararası para transferi sitemi Swift’ten terör şüphelilerinin hareketleriyle ilgili bilgi talep etmeye başladı.
El-Kaide ile mücadele için oluşturulan bu araçlar, daha sonra daha büyük bir hedef için kullanıldı: İran. O dönem ABD’nin ilk Terörizm ve Mali İstihbarattan sorumlu Hazine Bakan Yardımcısı görevine getirilen Stuart Levey görevinden ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamada “Bush ABD’nin her türlü ticari yaptırımı uyguladığını ve elinde İran’a yönelik bir baskı unsuru kalmadığından şikayet ediyordu. Bunun üzerine ekibimi topladım ve ‘Biz bu araçları daha kullanmaya başlamadık. Haydi Bush’a İran’a karşı kullanabileceği bir şeyler verelim’ dedim.” ifadelerini kullandı.
ABD hazinesinin sahadaki gücü
Bunun üzerine ABD İran’ın uluslararası finansal sisteme erişimini engellemek için hamleler yapmaya başladı. Levey, sessiz bir şekilde Avrupa bankalarına İran rejimiyle ilişkili kişilerin bilgilerini iletmeye başladı. Avrupa hükümetleri bir ABD’li yetkilinin bankalarına talimat vermesinden nefret ediyordu. Ancak ABD Hazinesi’yle kimse ters düşmek istemiyordu.
Obama döneminde ise hükümet üzerinde nükleer programı sebebiyle İran’a askeri müdahalede bulunması yönünde bir baskı vardı. ABD ise İran Merkez Bankası’na yaptırım uygulama kararı aldı. Stuart Levey bu yaptırımın yarattığı baskı sayesinde 2015 anlaşmasının imzalanabildiğini söyledi.
Merkez Bankaları sadece para basıp bankacılık sistemini takip etmez. Kriz zamanlarında paralarının değerini koruyarak veya gerekli ithal malların ödemesini yaparak hayati bir ekonomik tampon oluşturabilir.
Rusya 2014’re Kırım’ı işgal etmesinin ardından ABD yaptırımlarından korunmak için resmi rezervlerini büyük ölçüde artırdı ve buna ‘Rus kalesi’ ismi takıldı. Ancak uygulanan yaptırımlar Rusya Merkez Bankası’nın ekonomiyi destekleme imkanını yok etti.
ABD ve Avrupa’nın uyguladığı yaptırımlar içerisinde bir ironiyi de barındırıyor. Yaklaşık 50 yıldır Avrupalı liderler ABD Doları’nın uluslararası etkisini eleştiriyordu. Ukrayna’daki savaşın en dikkat çekici unsurlarından birisi Avrupa’nın ABD ile ne kadar yakın çalışmak istediği oldu. Batı istihbaratı Putin’in Ukrayna’yı işgal için hazırlıklara başladığı bilgisi alınınca kasım ayında yaptırım hazırlıkları başladı. Biden Hazine Bakanı Yellen’den gerekli planları hazırlamasını istedi. Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi ABD’li yetkililerin yaptırımlar hazırlanırken Avrupalı mevkidaşlarıyla haftada ortalama 10-15 saat görüştüklerini belirtti.
Ne olacağı henüz netleşmedi
Batının yaptırımları önemli bir birliktelik ortaya koysa da eksiklikleri de bulunuyor. Örneğin Rusya ne yaparsa yaptırımların sona ereceği henüz net bir şekilde açıklanmadı. Bu da daha sonraki tarihler için bir politik strateji oluşturmayı zorlaştırıyor. Burada amaç Rusya’ya kısa vadeli bir acı vererek savaş çabalarını köreltmek mi yoksa daha uzun vadeli bir kontrol mu sağlanmak isteniyor?
İşe yaradıklarında bile yaptırımların sonuç vermesi uzun bir zaman alır. Yaşanan krizin etkileri ise orantısız bir şekilde Avrupa’da daha çok hissediliyor. Avrupa şu ana kadar Rusya’dan petrol ve gaz ithalatına ambargo uygulama konusunda isteksiz davrandı. Ancak Rus askerlerinin gerçekleştirdiği vahşet görüntülerinin ortaya çıkmasıyla bu ülkeden kömür ithalatını yasaklayan yeni yaptırımlar açıkladı.
Önümüzdeki haftalar ve aylarda Putin ekonomik zorluklar yaşayan Rus halkını saldıran taraf değil mağdur olduğuna ikna etmeye çalışacak. Çin, Hindistan ve Brezilya gibi potansiyel olarak batı yaptırımlarını aşması için yardım edebilecek ülkeler için Putin ABD Doları’nın hakimiyeti konusunda daha derin bir soruyu gündeme getirecek: Hala ABD’ye güvenebilir misin?”